Özgür Bir Gelecek İçin Dijital Egemenlik
2023 yılında yoğun bir veri hacmi ile eğitilen yapay zekâ teknolojilerinin hızla gelişmesi ve benimsenmesiyle, dijitalleşme süreçlerimizde veri kontrolünün ve veri egemenliğinin hem günlük hem iş hayatımızda kritik önem kazandığı bir döneme girdik. Dijital egemenlik, hâlâ kapsamı tartışmada olan, en iyi düzenlemelerin ve uygulamaların bireysel, kurumsal ve hukuki açıdan sürekli değerlendirildiği bir kavram. Fakat bu tartışmaların ortak noktası, teknoloji ve veriyle şekillenen yeni dünyamızda özgürlüğü ve kişisel hakları koruyabilmek.
Dijital teknolojileri benimsedikçe büyüyen veri hacmimiz ve veri ihtiyacımız, kişi, kurum ve kamu paydaşlarının arasında hem yeni köprüler kurdu hem de bazı eski köprüleri yıktı. Dijital dünya bazı yönlerden bu paydaşların arasındaki mesafeleri yok ederken, bazı konularda ise uzlaşma gerektiren yeni tereddütler oluşturdu. Özellikle verinin işlenmesi, kullanımı ve insanların gizlilik haklarının korunması gibi konularda paydaşların görüşleri ve istekleri açısından farklılıklarla karşı karşıya gelebiliyoruz.
Benzeri görülmemiş hacimde veri üretiyoruz
IDC’nin raporuna göre, 2020 senesinin sonundaki veri hacmi 64 zettabyte olarak kaydedildi. Hayal edilemeyecek kadar büyük bir dijital veri bütünlüğünü temsil eden ve 64 trilyon gigabyte'a denk gelen bu sayı, telefonla çekilen yaklaşık 1.5 katrilyon resme, 21 trilyon yüksek çözünürlük filme denk geliyor. Bazı araştırmalara göre, 2023 yılındaki sayının bunun neredeyse iki katına, 120 zettabyte’a çıktığı görülüyor. Raporlara göre insanlık tarihinin başından bu yana, mağara çizimlerinden basılı kitaplara ve günümüz teknolojilerine kadar üretilen verilerin yüzde 90'ı, 2021-2023 yılları arasında üretildi. Okuyabileceğimiz kitaplar, izleyebileceğimiz filmler, göz gezdirebileceğimiz resimlerin hepsinin toplamından büyük bir veri bulutuyla karşı karşıyayız.
Dolayısıyla, veri egemenliği demek, bu veri bütünlüğünün amaca uygun ve faydalı şekilde işlenebilmesi, kötü niyetli kullanımlara kapalı olması demek. Üretilen verilerin sahipliğinin kime ait olduğu, nerede tutulduğu, nerede ve nasıl usulce işleneceği, kimlere aktarılabileceği sorularının cevaplanması, içerisinde bulunduğumuz dönemde çok önem kazanmış durumda. Kişi, kurum ve kamu boyutunun da ötesinde, ülkelerin veri aidiyeti ve egemenliğinin tartışıldığı bir döneme girdik. Uluslararası ilişkilerde verinin şekillendirdiği dostluklar ve rekabetlerin oluştuğuna tanık olduk. İthal edilen elektronik ürünlerin güvenliğine dair tartışmalar, eskide olduğu gibi kalite ve kullanılan malzemelerdense menşei ülkelere veri sızdırıp sızdırmadığı üzerine gerçekleşiyor.
Hedef, dijitalde de özgür ve sürdürülebilir olmak
Egemenliğini ilan etmiş ulusların dijital egemenlik boyutunu da düşünmesi gerekiyor. Sosyal medya ve dijital hizmetlerin yaygınlaşmasıyla KVKK etrafındaki tartışmalar, vatandaşların uluslararası boyuttaki hakları etrafında şekilleniyor. Dijital hizmetlerin başka ülkelerden aldığı verileri nasıl sakladığı, işlediği ve kullandığı, kimlere aktarabildiği üzerine hem ciddi tartışmalar hem de ulusal düzeyde düzenlemeler gerçekleşiyor. Bireysel ve hukuki boyutta insanların verilerinin yanlış veya izinsiz kullanımının karşılığını verebilmek, kurumsal boyutta şirketlerin hassas bilgilerini koruyabilmek, ulusal boyutta ise hem vatandaşların haklarını korumak hem de ülkenin hassas bilgilerini gizli tutmak dijital dünyada bir öncelik olarak değerlendirilmelidir. Bu konulara dair yazılı ve açık bir kural setinin olması, veri ve veriden doğan neticelere hâkim olmakta önemli bir adımdır. Veri güvenliği ve dijital egemenlik, geçtiğimiz yıllarda Avrupa Birliği’nin gündeminden düşmeyen konular olmakla beraber düzenli aralıklarla tekrar gözden geçirilen birçok düzenlemeye tabi tutulmuştur.
Veri etrafındaki kuralların net olması, aynı zamanda uluslararası anlaşmaları ve iş birliklerini de kolaylaştırıyor. Dijital egemenlik ile küresel entegrasyon arasındaki dengeyi bulmanın ilk adımı, ülke bazında veri etrafındaki düzenlemelerin ve yasaların bilinmesiyle başlıyor. İki ülke arasındaki veri akışına dair rahatça anlaşılabilir kurallar olduğunda belirsizlik azalıyor ve daha sürdürülebilir ortaklıklar kurmak kolaylaşıyor.
Veri egemenliğinin kazandırdığı başka bir şey ise verinin doğru işlenmesiyle içgörülerin ve üstün kavram kabiliyetinin oluşturulması. Verinin ortak bir ekosistemde eksiksiz ve uygun şekilde bulunması, bu bilgilerin işlenerek gerçek yaşamı daha yakından temsil etmesi, ihtiyaçların tespitinde ve kaynak tahsisatında daha tutarlı kararlar alınabilmesi demek. Açık rıza ile alınan, yetkin kişilerce veri platformlarında işlenen ve iş birlikleri ile şeffaflık yoluyla açıklanan içgörüler, bireysel, kurumsal ve kamusal boyutlarda sorunlara çözüm ararken verim kazandırabilir.
Özgür bir gelecek ve küresel rekabet için dijital egemenlik şart!
Veri egemenliği ve küresel entegrasyon tartışmalarına dahil olmak, ülkeler için büyük önem taşıyor. Türkiye’nin de bu küresel tartışma alanında aktif olması, kendi egemenliği ve vatandaşlarının haklarını koruması için çok önemli bir adım. Dijital stratejimizi, koruduğumuz bireysel haklarla beraber bu tartışmalarda duyurarak, Türkiye’nin yalnızca bir veri kaynağı değil, geleceğin dünyasında önemli bir iş ortağı olduğunu dile getirmemiz lazım. Ülkemizin yetkin sektörlerinin yeni dünyaya hazır olduğunu, her paydaşın ihtiyaçlarını ve veri konusundaki gereksinimlerini karşılayan iş birlikleriyle büyümeyi hedeflediğini duyurmamız gerekiyor.
Türkiye, anayasamızda yer alan "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" felsefesiyle hareket ederek, dijital egemenliğe sahip çıkma doğrultusundaki önemli ve gerekli ilk adım olan dijital mecralardaki faaliyetlerin düzenlenmesi ve regülasyonların oluşturulması konusunda başarılı eylemler almıştır. Dijital çağdan önce, savunma sanayide alınan önlemlerin ve yapılan düzenlemelerin coğrafi ve küresel olarak kalıcı gücümüzü artırdığına tanık olduk. Önümüzdeki dijital süreçte de başarı elde etmek için düzenlemeleri yine tek boyutlu olarak değil, hukuk, savunma, sanayi ve teknoloji gibi farklı alanlardaki uzman görüşlerini ve ihtiyaçları hesaba katarak değerlendirerek gerçekleştirmeye devam etmeliyiz. Fakat düzenlemelerin de ötesinde, dijital egemenliği sağlayacak donanım ve etki alanını yakalamak için teknoloji sektörlerinde önemli bir oyuncu olmamız gerekiyor. TÜBİSAD olarak misyonumuzda yer alan “teknoloji kullanımı ve üretimini artırmayı önceliğine alarak ihracat odaklı büyümeyi destekleyerek tüm sektörleri büyütme” çabamız, bu doğrultuda Türkiye'nin gücüne güç katmayı hedeflemektedir.
Ülkemizin teknoloji liderleri üretmesi için şartları zorlayarak ve sektörümüzün önünü açacak birkaç düzenlemeyle ülkemizi bölgenin dijital güvenli ülkesi yapmak neden olmasın! İçerisinde bulunduğumuz kadar güvenlik ve kalkınma ihtiyacı olan bir bölgede, Türkiye'yi parlayan örnek bir yıldız haline getirmek bizim elimizde. Teknoloji yatırımlarına elverişli bir iklimin oluşturulması, sektörel büyümeyi destekleyen düzenlemelerin yapılması, insan kaynaklarına olan yatırımlarla potansiyelimizin gerçeğe dönüştürülmesi hem mümkün hem ülkemizin geleceği için önemli. Bunu başarmanın önündeki tek engelin kendimiz olduğu gerçeğinin bilinciyle tüm paydaşlarımızla dijital güvence sağlayan bir ülke olma potansiyelimizi gerçeğe dönüştürerek dijital egemenliğimize sahip çıkmaya kararlı bir şekilde devam etmeliyiz. Bölgedeki komşularımızdan öğrenmeye muhtaç, onlarda dijital güvence arayan bir ülke olmaktansa onların içerisinde güvence aradığı örnek bir dijital Türkiye olmamızı sağlamak için gerekenlerin çok uzağında olmadığımızı görüyoruz ve bunu başarabileceğimize inanıyoruz
Mehmet Ali Tombalak
TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı